Kıymetli
okuyucum, merhaba!
Bugün
seninle yapmak istediğim sohbete, Sokrates’in bir sözü ile başlamak istiyorum.
Sokrates, şöyle söylemektedir: “Bir fikrin varsa dünyayı değiştirebilirsin.”
Bugün
birçoğumuzun yapmak istediği fiillerden birisi, eline sihirli bir çubuk alıp
tüm dünyayı değiştirmek.
Böyle bir
şey ne yazık ki mümkün değil; hiçbir zaman elimize maddi olarak, somut olarak
böyle bir çubuk geçmeyecek. Fakat manevi olarak dünyayı değiştirebileceğimiz
sihirli bir çubuğa sahip olmamız mümkün.
Böyle bir
çubuğa nasıl sahip olabileceğimizi ilerleyen satırlarda söylemiş olacağım,
lakin mühim olan hastalığın ilacından önce bizzat hastalığın kendisini tespit
etmektir.
İlimin,
bilimin, teknolojinin, eğitimin (!) ve insan haklarının (!) her gün daha da çok
geliştiği bir çağda hangi sebepten dolayı bir insan bu çağı değiştirmek ister?
Bence, ilim
ve bilim açısından değil her gün, her saat daha da geliştiğimiz konusunda ortak
bir fikre sahibiz.
Fakat
gelişim gösteremediğimiz bir nokta var ve bu noktada gelişememiş olmamız, bizim
birçok konuda olan gelişmişliğimizin üzerine gölge düşürüyor. Peki bu nokta
nedir, diye soracak olursan sana tek kelime ile şu cevabı vermem mümkün
olacaktır: Fikir!
Önce
kendimizi sonrasında ise çevremizdeki, toplumumuzdaki insanlarımızı gözden
geçirecek olsak kâmil bir fikre sahip olmadığımız muhakkak ki gözükecektir.
Bir ağaç
yaprağı gibiyiz, rüzgâr ne yandan eserse öte yana savrulup gidiyoruz. Kendi
irademizi kullanamıyoruz, bunun sonucunda da neyi neden yaptığımızı bilmiyoruz.
Seviyoruz
sebebini bilmiyoruz, kızıyoruz sebebini bilmiyoruz, kavga ediyoruz sebebini
bilmiyoruz, affediyoruz sebebini bilmiyoruz; özetle bir bilinmezlik deryasında
yüzüyoruz.
Buraya kadar
anlatmak istediğim konuyu bir örnek üzerinden açıklamak istiyorum: Şimdi
birlikte düşünelim; sarhoş olmuş bir insan, bir fikre, iradeye sahip olabilir
mi? Bence olamaz, sencesine ise kendin cevabını verirsin.
Haberlerde vesaire
yerlerde sarhoşlarla ilgili öyle haberler görüyoruz ki iradeye sahip olan bir
insanın o işleri yapması mümkün değil. Bu tip sarhoşların bir toplumda çok
olduğunu düşünecek olursak, o toplumda huzur ve refah kalır mı? Tabii ki
kalmaz, kalması da mümkün değildir.
Aslında
birçoğumuzun sihirli bir çubukla dünyayı değiştirme isteği de tamamen bu huzuru
sağlamak için. Bu kadar kötülüğün, huzursuzluğun sebebi bir fikre, iradeye
sahip olmayan bizleriz.
İçimizden
bazıları sağlıklı fikirlere sahip olabiliyor, fakat bunlar azınlıkta kalıyor.
Kimisi ise hastalıklı fikirlere sahip oluyor ve ne yazık ki bunların sayısı çok
fazla.
Sonuç olarak
bir iradeye sahip olmayan birçok birey, bu hastalıklı fikirlere sahip olan
insanların peşinden gidiyor.
Peki, en
azından kendimi bu hastalıklı fikirlerden korumak için ne yapmamı tavsiye
edersin, diye soracak olursan şu tavsiyelerde bulunabilirim:
Öncelikle
kitap okumayı hayatının bir parçası edin, beni yazılarımdan ve podcastlerimden
tanıyorsan sürekli değindiğim bir nokta var, okumak.
İnsanın
gıdası her şeyden önce okumaktır. Bizler rahata düşkün canlılarız, bunun
neticesinde ise araştırmadan, okumadan karşımıza çıkan kısa videolarda,
görsellerde yazan her şeye inanabiliyoruz. İşte tam olarak bu noktada da
irademizi başkalarına teslim etmiş oluyoruz.
Şayet ben
okuyorum, fakat yine de dediğin gibi kendime ait fikirlere sahip olamıyorum,
diyecek olursan diğer bir tavsiyem de şu olacaktır: Sana sunulmadan önce, sen
sun.
Yani
birtakım kimseler gelip kendi fikirlerini sana sunmadan önce sen git ve
fikirlerini, düşüncelerini insanlara sun. Fakat bunu yaparken şunu da unutma,
çok konuşan çok hata yapar. Bu yüzden temkinli ve emin adımlarla bu işi
gerçekleştir aksi hâlde kaseti başa sarmak zorunda kalırız ve sohbetimizin
başından beri anlatmaya çalıştığım yanlışların kaynağı biz oluruz.
Son olarak
sözlerimi şu cümlelerle tamamlamak isterim: Şayet dünyayı değiştirmek
istiyorsan öncelikle bir fikre sahip olman gerekir. Fakat fikirlerimizin
hastalıklı olabileceğini göz önünde bulundurarak öncelikle onları yoğun bakıma
almamız gerekmektedir.
Okuyarak,
araştırarak onları yoğun bir bakımdan geçirdikten sonra ise sıra dünyayı
değiştirmeye, her şeyden önce kendimizi düzeltmeye gelir. Şu bilinç şayet
herkeste yer edecek olursa dünyamız güzelleşir: Önce kendim değişmeliyim,
fikirlerim hasta olabilir, fiillerim yanlış olabilir. Kendi benliğimi her daim
gözden geçirmeliyim.
Benim
düşüncelerimi buraya kadar okuduğun için teşekkür ederim, senin düşüncelerini
de sosyal medya hesaplarımdan yapacağın geri dönüşlerle öğrenmek isterim. Bir
sonraki yazımda görüşmek üzere, sağlıcakla kal, hoşça kal.