Hun
imparatoru Mete Han ve Çin imparatoru Lui-pang/Gao-zu ile MÖ 200 yılında Asya
kıtasının tek hâkimi olabilmek için Baideng Savaşı’nda karşılaşacaklardı.
MÖ 3.
yüzyılda Teoman, Hun Devleti’ni kurdu. Kendisinden sonra o sert bozkırlarda bu
devleti kimin ileriye taşıyacağını düşünmeye başladı. Aslında büyük oğlu Mete
bu işe en yatkın kişiydi ve bu yüzden onu kendisinden sonra devletin başına
geçirmeyi düşünüyordu.
Fakat
Teoman’ın Çinli eşi kendi oğlunun başa geçmesini istiyordu. Bu yüzden Çinli eş,
Mete’den kurtulmayı planladı ve Teoman’a vakti geldiğinde Mete’nin kendisini
öldüreceğini söyledi.
Teoman bu
sözleri ilk başta dikkate almadıysa da daha sonra Mete’nin büyüdüğünü fark etti
ve onu komşu bir kavim olan Guaçilere esir olarak verdi. Teoman’ın planı bir
gece oğlunu kaçırdıkları için Guaçilere saldırmak ve o kargaşada oğlunu
öldürerek arkada iz bırakmamaktı.
Fakat Mete
öyle basit bir esir değildi. Daha esir düştüğü ilk gecesinden bir at çalarak
evine geri döndü. Teoman her ne kadar onu öldürmeyi istese de oğlunun bu
başarısından dolayı sevindi ve ileri de devlete büyük katkısı olacağını
düşünerek ona 10.000 kişilik bir ordu verdi.
Mete bu
10.000 kişilik ordusunu tarihe şu şekilde geçen bir olay ile eğitti: Bir gün
Mete, okunu Hunların en çok değer verdiği atına doğru yöneltti. Askerlerine de
oklarını ata doğru yöneltmelerini emretti. Fakat askerlerin bir kısmı atın
kutsal olduğunu söyleyerek bunu yapmadılar.
Mete, bunun
sonucunda onları idam etti. Başka bir gün Mete, okunu eşinin çadırına yöneltti,
askerlerinden bir grup da tereddüt etmeksizin oklarını çadıra doğru
yönelttiler. Mete, onları da idam ettirdi.
Başka bir
gün Mete, kendisini Guaçilere esir olarak verenin babası olduğunu öğrendi.
Avdayken okunu babasına doğru çevirdi ve askerleri de tereddüt etmeksizin
oklarını Teoman’a doğru çevirdiler. Mete ve askerleri orada Teoman’ın işini
bitirdiler.
Mete,
Teoman’a sadık olan ne kadar kişi var ise hepsini ortadan kaldırdı hatta üvey
annesi ve üvey kardeşini bile. Mete artık han olmuş ve Çin’i emri altına almaya
karar vermişti.
Bu sırada
Çin’de iç savaşı bitiren İmparator Lui-pang/Gao-zu daha önce General Meng-tien
tarafından inşa edilen kuzey savunmasını tahkim etmeye kalkıştı. Bunun yanı
sıra da Hunlar, Çin’deki iç savaştan faydalanarak aşılması zor görünen Gobi
Çölü’nün güneyini aşarak burada askeri üsler ele geçirmişlerdi ve burayı
kaybetmek istemiyorlardı.
9 sene
içinde Mete Han hazırlıklarını tamamladı ve Çin’e sefere çıkmaya karar verdi.
Çin İmparatoru Lui-pang/Gao-zu da ordusunu topladı ve kendisine sadık olan
derebeylerini sınırdaki önemli kalelere gönderdi, en önemli kale olan Mai
kalesini ise akrabası Han Hsin koruyordu. Mete Han daha önceden Han hsin ile
görüşmüş ve kendi tarafına geçmesini teklif etmişti Han Hsin ise bu teklife ret
cevabı ile karşılık vermişti.
Mete Han
başkent Ötüken’den yola çıktı. İmparator Lui-pang/Gao-zu ise Mete’nin ne
yapacağını bilmeden harekete geçmek istemiyordu.
Mete Han,
Sarı Irmak kenarındaki birçok kaleyi alsa da bölgeye tam bir şekilde hâkim
olabilmesi için Mai Kalesi’ni de alması gerekiyordu. Mai Kalesi’ni kuşatma
altına alan Mete, kaledekilere büyük zorluklar yaşatıyordu.
Han Hsin,
İmparatora 1 ay içinde takviye bir birlik göndermesi gerektiğini bildiren
mektup gönderdi. Lui-pang/Gao-zu bu mektuba öfkelendi çünkü yardım gelmezse Han
Hsin teslim olacağını bildirmişti ve Çin kültüründe teslim olmak affedilir bir
şey değildi.
İmparator
Lui-pang/Gao-zu yardım edeceğini bildirdi fakat savaşın sonucu her ne olursa
olsun Han Hsin’i de idam edeceğini söyledi. Çoğunluğunu yaya okçuların ve
piyadelerin oluşturduğu 320.000 kişilik ordusu ile Lui-pang/Gao-zu yola çıktı
fakat Han Hsin’i idam edeceğini söylemekle büyük bir hata yapmıştı.
Han Hsin
savaşın sonucunun ne olursa olsun öleceğini bildiği için Mete Han’a teslim oldu
ve kaleyi ona verdi. Mete Han da böylece önemli bir müttefik edinmiş oldu.
Mete Han
dıştan bakıldığında maceraperest gibi görünse de aslında savaş stratejileri
konusunda çok mahir bir kimseydi.
Mete Han bir
anda ordusunu geri çekmeye başladı. Lui-pang/Gao-zu da onu kuzeye doğru takip
etti. Aslında Lui-pang/Gao-zu bu işten şüphe etmişti fakat Mete Han ile
gönderdiği elçileri Mete’nin yanında cılız atlar ve yaşlı askerler görmüşlerdi.
Bu sebeple
Lui-pang/Gao-zu bu orduyu yenebileceğini düşündü. Mete’yi takip eden Çin ordusu
kuzeye gittikçe üşümeye başladı. Hunlar soğuğa alışkınlardı ve buna göre
giyiniyorlardı. Çinliler ise Hunlara nispetle daha sıcak bir coğrafyada
yaşadıkları için bu kadar soğuğa alışkın değillerdi.
Bundan
sebeple Çinli askerler ellerini kullanamaz oldular ve bu durumdan ordunun çoğunluğunu
oluşturan okçular çokça etkilendiler. Artık orduda tek menzilli silah kullanan
sadece arbaletçiler idi. Arbalet, ok ve yaya göre kullanımı daha kolaydı. Çünkü
Çinliler onu yarı otomatik olacak şekilde geliştirmişlerdi ve bu kullanım 20.
yüzyıla kadar devam etti.
Lui-pang/Gao-zu
soğuktan dolayı yavaşladığı için yanına sadece 25.000 atlısını alarak Mete’nin
peşine düştü. Baideng Şehri yakınlarında iki ordu karşılaştı.
Mete’nin
planı işe yaramıştı. Çünkü Mete Han sahte geri çekilme (kurt kapanı) olarak
bilinen savaş taktiğinin ilk babasıydı ve Çin İmparatoru da tarihte bu tuzağa
düşen ilk İmparator olmuştu.
Mete Han,
başta da söylediğimiz üzere bir savaş dâhisi idi. MÖ 209 yılında Türkler onluk
sistemle ilk orduyu Mete Han önderliğinde kurdular. Bu onluk düzende 10.000’lik
askerler bölüğe ayrılır ve her bölüğe “Tümen” adı verilirdi. Her tümenden de
bir onbaşı sorumlu olurdu.
Savaş hâlen
devam ediyordu ve Çin İmparatoru Lui-pang/Gao-zu geride bıraktığı askerlerinin
gelmesinden artık ümidini kesmişti. Mete Han, Lui-pang/Gao-zu’nun canlı olarak
esir alınmasını emretti. Böylece Çinlilere politik açıdan bir üstünlük
sağlayacaktı.
Lui-pang/Gao-zu
ise Baideng Şehri’ne doğru geri çekilmeye başladı ve şehre sığındı. Mete Han
ordusunu hemen oraya yönlendirdi ve şehri kuşatma altına aldı. Lui-pang/Gao-zu,
şehirdeki erzağın uzun süre yetmeyeceğini biliyordu.
Çin
ordusunun geri kalanı da şehre yaklaşmıştı fakat hesaplamadıkları bir şey vardı
Mete Han’ın atlı ve okçu askerleri. Çin ordusunun geri kalanı bu askerleri
geçemediler.
Mete Han
sahte geri çekilme taktiğinin babası olarak bilinmekle birlikte ıslık okunun da
mucididir. Bu ok sayesinde Hun ordusu hem düşmanı korkutuyordu hem de askerler
arasında iletişimi sağlıyorlardı.
Lui-pang/Gao-zu
artık yenildiğini ve elinden hiçbir şeyin gelemeyeceğini anladı ve Mete Han’a
bir barış teklifi gönderdi. Mete Han ise bu teklife karşılık Çin’in kuzeyinin
büyük bir bölümünü ve yıllık pirinç ile altın vergisi ödemelerini istedi.
Bu teklif
Çin için çok büyük bir sorun oluşturuyordu bu yüzden Lui-pang/Gao-zu bu teklifi
kabul etmedi. Mete Han ise kuşatmanın yedinci gününde kuşatmayı kaldırma kararı
aldı. Çünkü ülkenin güneyinde kendilerine fayda sağlayacak yerler yoktu.
Mete Han bu
sefer makul teklifler öne sürdü. Bu teklife göre şimdiye kadar aldıkları yerler
kendilerinde kalacak, yıllık ipek ve pirinçle vergi verilecek ayrıca ipek
ticaret yolu da dahil olmak üzere kuzeydeki ticaret yolları Hunlara ait olacak
ve Çinli tüccarlar sadece bu yolları kullanabileceklerdi.
Lui-pang/Gao-zu,
bu anlaşmayı kabul etti. Ayrıca Mete Han, müttefiki olan Han Hsin’in de
öldürülmemesini teklif etti ve bu teklif de kabul edildi.
Fakat Mete
Han’ın, Lui-pang/Gao-zu’ya son bir oyunu olacaktı. Mete, Lui-pang/Gao-zu ve
askerleri Baideng şehrinden çıktıkları esnada askerlerine oklarını onlara doğru
çevirmesini emretti. Bu utanç durumu içinde Lui-pang/Gao-zu ve askerleri
hızlıca Baideng şehrini terk ettiler.
Haftaya pazar günü yeni bir Efsanevi Savaşta görüşmek üzere selametle; Emre Karakaya
Düzenli olarak ücretsiz bir şekilde her hafta bu köşemizden bildirim almak istiyorsanız lütfen -> Form <- u doldurunuz.